Çarşamba, Kasım 12, 2008

MASTOPEKSİ (MEME DİKLEŞTİRME)

Mastopeksi; sarkmış meme dokusu ve meme başını yukarıya taşımak ve düzeltmek amacıyla yapılan bir estetik operasyondur. Bu amaçla birçok teknik tanımlanmıştır. Bu operasyonlarda amaç daha genç ve dik görünen bir meme oluşturmaktır. Meme çeşitli nedenlerle sarkabilmektedir. En sık suçlanan faktör yerçekimidir. Genç bayanlarda büyük memeler yerçekimine bağlı olarak sarkabilmekte, gebelik sonrası ve menopoz sonrası dönemde oluşan değişiklikler de meme sarkmasına neden olabilmektedir.

Operasyonun amacı normal şekil ve boyutları kazandırırken mümkün olan en az yara izi (skar) bırakılmasıdır.

Hafif meme sarkması meme büyütme (augmentasyon mammoplasti) ile veya meme başı çevresinden cilt çıkarılması ile düzeltilebilir. Orta düzeydeki hastalar için meme başından aşağı uzanan çizgi şeklinde bir iz bırakan bir teknik kullanılarak istenen sonuçlar elde edilebilmektedir. Aşırı sarkmış memeler için meme başından aşağı uzanan T şeklinde bir iz bırakan bir teknik kullanılarak dikleştirilmektedir.

Operasyon sonrası kanama infeksiyon gibi komplikasyonların dışında meme başında doku kaybı, duyu kaybı ve asimetrik görünüm gibi spesifik problemler ortaya çıkabilmektedir.  

LİPOSUCTİON (YAĞ ALMA)

Liposuction; istenen vücut şeklinin elde edilebilmesi amacıyla ciltaltı yağ dokularının cerrahi yöntemlerle uzaklaştırılmasıdır. Teknik olarak farklı çaplarda kanüller yardımıyla ciltaltındaki yağ dokusu negatif basınç uygulamasıyla vakumlanmaktadır (aspire edilmektedir - emilmektedir). Yöntem zor olmamakla birlikte estetik açıdan istenen sonuçların elde edilebilmesi için dikkatli bir planlama yapılmalıdır.

Liposuction uygulamasında ultrason yardımlı aspirasyon ve güçlendirilmiş aspirasyon teknikleri gibi yöntemler geliştirilmiştir. Ancak bu yöntemler normal tekniğe göre belirgin bir üstünlükleri olmadığı için yaygınlaşmamışlardır.

Küçük ve sınırlı alanlar için liposuction uygulamaları lokal anestezi altında yapılabilmekle birlikte, sıklıkla operasyon genel anestezi altında gerçekleştirilmektedir.

Operasyon sırasında kanamanın az olması, operasyon sonrası dönemde morlukların az olması ve ağrının azaltılması amacıyla, liposuction uygulanacak alanlara serum verilmektedir.

Liposuction vücudun birçok alanına uygulanabilmektedir. Yüz ve boyun bölgesi, gövde, karın, sırt, meme, kalça, uyluk ve bacaklar liposuction uygulaması ile yeniden şekillendirilebilmektedir.

Operasyon sonrası uygulama yapılan alanlardaki küçük kesi hatlarına dikiş konulabilmektedir. Bu alanlardan 1-2 gün boyunca sıvı çıkışı olabilmektedir. Yüksek miktarlarda yağ alınan hastalar için baskılı pansuman, sargı ve giysi kullanılabilmektedir. Operasyon sonrası 2. günde hastalar duş alabilmektedirler. Hastaların operasyon günü ayağa kalkması, ancak ilk bir hafta boyunca dinlenmeleri istenir. 1. haftadan sonra hastalar normal günlük yaşantılarına dönebilmektedirler.

Erken dönemde operasyona bağlı nedenlerden dolayı değerlendirme yapmak uygun değildir. Değerlendirme için en uygun zaman operasyon sonrası 6. ay ve sonrasıdır.

Her operasyon gibi liposuction sonrası istenmeyen sorunlar ortaya çıkabilmektedir. En sık karşılaşılan sorunlar vücut hatlarında oluşabilecek düzensizliklerdir. Az yağ alınan yerlerdeki fazlalıklar yine liposuction ile düzeltilebilir, fazla yağ alınan alanların düzeltilmesi daha zordur, yağ grefti uygulamalarına ihtiyaç duyulmaktadır.

Kanama, infeksiyon, yağ embolisi ve tromboemboli gibi sorunlar çok nadir görülen komplikasyonlardır.

Liposuction yaygın olarak uygulanan kozmetik operasyonlardan biridir. Teknik olarak kolay olmakla birlikte vücuda istenen şeklin verilmesi krtik öneme sahiptir.


Çarşamba, Ekim 01, 2008

MEME BÜYÜTME (AUGMENTATİON MAMMOPLASTY)


Meme büyütme operasyonu estetik cerrahinin en ilgi çeken operasyonlarından biridir. Türkiye’de bu konuda kesin veriler olmamakla birlikte Amerikan istatistiklerinde yağ emme operasyonundan sonra en sık uygulanan operasyondur.
Modern estetik cerrahi uygulamalarında kullanılan protezler ile ilgili yapılan çalışmalar sonucunda silikon içeren ya da serum içeren protezlerin kanser riskini artırmadığı, bağ dokusu hastalıklarına neden olmadığı ve anne sütü alan yeni doğanlar için bir risk oluşturmadığı ortaya konmuştur.
Kapsül oluşumu, yırtılma ve infeksiyon gibi operasyon alanına yönelik sorunlar açısından değerlendirildiğinde silikon ve serum içeren protezler arasında bir fark olmadığı yapılan çalışmalar ile ortaya konmuştur.

Cerrahi teknik
Meme protezlerinin yerleştirilmesi için dört farklı cilt kesisi tanımlanmıştır; periareolar (meme başı çevresi)(1), inframammarial (meme alt çizgisi)(2), aksiler (koltuk altı)(3) ve umblikal (göbek deliği)(4). Her birinin kendine göre avantajları ve dezavantajları bulunmaktadır.


Teknik açıdan bakıldığında protez meme dokusu altına ya da kas dokusu altına yerleştirilebilmektedir. Kas altına yerleştirilen protezlerde infeksiyon ve kapsül oluşumunun daha az olduğu bildirilmiştir.

Protez seçimi
Silikon protezler ile ilgili şüpheler nedeniyle ortaya çıkan serum içerikli protezler yaygın kullanım alanı bulmuştur. Serum içeren protezlerin yapısında silikondan yapılmış kabuğun içerisinde serum bulunmaktadır. Kapsül oluşumuna engel olması amacıyla geliştirilen pürtüklü yüzeyli protezlerin komplikasyonları azaltmadığı ortaya konmuştur.
Doğal bir polimer olan silikon tıp dünyasında çok çeşitli alanlarda kullanılmaktadır. Silikon protezlerde erken dönemde sık karşılaşılan kapsül oluşumu ve yırtılma gibi sorunlar yeni kuşak protezlerde daha aza indirilmiştir.

Karşılaşılan sorunlar
Kapsül oluşumu ve yırtılma gibi çok tartışılan sorunların ötesinde meme büyütme ameliyatında en sık karşılaşılan sorunlar hipertrofik skar oluşumu (aşırı yara iyileşmesi), infeksiyon oluşumu ve kanamadır. Bahsi geçen komplikasyonlarla operasyon tekniği ve protez seçimi arasında bir ilişki bulunmamaktadır.



Kapsül oluşumu
Protez çevresinde gelişen yara iyileşmesi reaksiyonları hastaların yarısından fazlasında kapsül oluşumuna neden olmaktadır. Ancak hastaların % 20’sinden daha azında bu durum fark edilir hale gelmektedir. Protez tipinin ya da operasyon şeklinin kapsül oluşumu üzerine etkisi olmadığı bilinmektedir. Ancak kas altına yerleştirilen protezlerde kapsül oluşumunun daha az olduğu bildirilmiştir.
Belirgin kapsül oluşumu olan hastaların tedavisi cerrahi müdahale ile kapsülün uzaklaştırılması şeklindedir. Protezin yerdeğiştirmesi ve istenmeyen görünümler sıklıkla kapsül oluşumu sonrası ortaya çıkmakta ve küçük cerrahi müdahalelerle, gerektiğinde protezin değiştirilmesi ile düzeltilebilmektedir.